3 Ekim 2005 Pazartesi

HEKİMLİK KARİZMASI 2

Bir önceki yazima gelen yorumlari değerlendirdiğimde gördüm ki asıl değinmek istediklerim yanlış anlaşılmış. Bu nedenle aynı başlıkla yazıma bazı ilaveler yapma gereği duydum.
Öncelikle şunu belirteyim; eleştirim şimdilik sadece hekimlere. Onun dışında sağlık sektöründe tedavi tabiiki bir ekip işi. Eczacısından, hemşiresine, ilaç firmasından, hastabakicisina, sağlık teknisyenleri ve laborantlarına kadar.
İşim nedeniyle gün içinde onlarca hekimle bir arada çalışıyorum. Yani sağlık sektörüne uzak birisi değilim. Ancak öyle olaylarla karşılaşıyoruz ve öyle sahnelere tanık oluyorum ki "Beni Türk Hekimleine Emanet Ediniz " sözü yakında müzeye kaldırılacak gibi geliyor bana! Bu istek git gide uzaklaşıyor günlük hayatımızdan...
Nedenine gelince: Hekimlerimizin yada hekim adaylarımızın bir çoğu rutin tedavilerinde bir takım gereklilikleri yok sayarak hareket ediyorlar. Örneğin; bir hasta hekimin karşısına geldiğinde hastalık öyküsü dikkatle dinlenmeli, hastanın fiziki muayenesi ve gerekli biyokimyasal, radyolojik tetkikler dahası tanıyı destekleyecek ne gerekiyorsa yapıldıktan sonra ilgili muayene ve tetkikler ışığında hastanın tanı ile ilgili bilgilendirmesi yapılmalı. Yada hasta ilgili bilim dallarına yönlendirilmelidir. Öyle değilmi.?
Fakat büyük sağlık kuruluşları ve hastanelerde yaşanan nedir? Hasta yavaş soyunuyor diye muayeneden vazgeçilmesi, neyin var amca/teyze sorusuyla başlayan sözel sohbetin ardindan hastaya karşıdan bakarak ilaç yazma: Bitti! Bu kadar. Gelsin sıradaki hasta.
Hasta konuşacak durumda değilse yada doktoruna şikayetlerinden bahsedecek kadar kendini yetkin hissetmiyorsa; hasta yakını, hasta adına hekime şikayetlerini anlatıyor hekim de aldığı sözel bilgillerden sonra ellerine okunaksız bir reçete verip gönderiyor.
Sevgili eczacılarımız tabiiki sağlık danışmanlarımızdan biridir. Tabiki hekimler ilaçların jenerik isimlerini ve formülasayonlarını belirtebilirler. Ancak dr. yazısını yanlış yorumlama nedeniyle hastalara yanlış ilaç yükleyen eczacılar ve yanlış tedavi alan hastalar yok mudur? Malesef var arkadaslar hem de sayıları yadsınamayak kadar çok...
Sorun sistem tabiki. Yani suçun büyüğü devlette ya da Sağlık Bakanlığımızda. Hastanelerde hekim başına düşen hasta sayısı çok fazla olduğu için muayeneye zaman bile bulamıyorlar.
Ancak bu tür uygulamalar malesef "ETİK DIŞI" ve bu davranışların benim gözümde kabulü yoktur. Hasta bilgilendirmesini mesleklerinin temeline almaları gerektiği bilgisini rutin tedavilerinde yok saymak; malesef gelenekselleşmiş durumda özellikle hekim adaylarımız, intörnlerimiz bundan bihaber hareket ediyorlar. Oysa öyle önemlidir ki hasta bilgilendirmesi. Hastalar hekime gittiklerinde latince söylevlerden bir şey anlamadıkları için konu komşudan aldıkları bilgilerle, kocakarı ilaçlarıyla, ya da sağlık ansiklopedileriyle iyileşmeyi hedefliyorlar.
Halkın anlayabileceği sade bir dille en azından tanıları hakkında bilgilendirme yapmak ZORUNDA olan sevgili hekimlerimiz halk dilinde açıklamalar, bilgilendirmeler yapmayı "KARİZMA KAYBI" olarak değerlendirip hastaları tarafından anlaşılmamayı daha uygun buluyorlar!
Tabiiki iyi çalışan etik muyeneler ve tedaviler yapan hekimlerimiz de var ancak sayıları parmakla sayılacakkadar az! MALESEF!
Neyin varmış sorusunun cevabını "kronik idyopatik ürtikerrmişim, ya da pnömoni olmuşum, veya "metastaik koleraktal CA, mitröz hemoraji, trombotik trombositopenik purpura, kardiyovasküler ...." -ki doktor yazısı ı okunabiliyorsa- şeklinde doktorlarından öğrenen hastalar ne kendilerine ne de yakınlarına anlatamıyorlar nelerinin olduğunu. Bu tanı nedir ne yapar, ne yapmaz. Nasıl davranmalı nelere dikkat etmeli bilimiyorlar! Bir dizi latince sözcük o kadar !
Kendimden bir örnek vereyim: Bu yaz malesef pnömoni oldum yani zatürre. Üç hafta boyunca üç ayrı hekimin tedavisini uygulamama rağmen kuvvetli öksürük devam ediyordu. İlk gittiğim KBB hekimi allerji tedavisi uygun gördüğü için bir antihistaminik verip bir hafta kullan dedi. Bir hafta sonunda ateş ve kusma olunca ikinci kez KBB hekimine gittim: Soğuk algınlığı için parasetamol grubu bir ilaç ekledi , Benical! Ateşim 38 i geçmedi dediğim için başka bir şeye gerek duymadı. Kulaklarımı burnumu ve boğazımı muayene etti gönderdi. Ancak körük gibi öksürmeme devam ediyordu bir hafta daha geçti. Sol atrafımam bıçak gibi saplanan ağrılar nedeniyle kurum doktoru Fizik ted. yönlendirdi. Orada fizik muayenenin ardından sabah akşam kas gevşetici ve ağrı kesici kullanmam önerildi. En sonunda bir gece öksürükten tıkandım. Hastaneye koştuk geldik. Bir göğüs uzmanına gitttiğimde hastaneye yatırmak istedi Sol akciğerim balgamla kaplanmıştı ve nefes alamıyordum. Üç hafta boyunca aldığım ilaçlar sadece tanıyı maskelemeye ve ciğere yayılmasına sebep olmuştu ve bu denli öksürüğe bir akciğer filmi çekişlmediği daha sı da göğsüm hiç dinlenmediği için gerekli tedaviyi almakta, ya da bir göğüs hastalıkları uzmanına çok geç gitmiştim.
Dahası pnömoninin elli çeşidinden hangisine yakalandığımı bilmediğim için ya da pnömoninin ne olduğu bilgisi bana verilmediği için dinlenmem gereken zamanları malesef tüm evimi kloraklarla dezenfekte ederek, kendime bir ağız maskesi takarak çocuğumdan ayrı geçirdim. Oysa ikinci kez kontrole gittiğim Göğüs hekimi viral pnömoninin bulaşıcı olmadığını yaptıklarımın gereksiz olduğu bilgisini - zorlamalarım sonucu - verdiğinde çok geçti. Mutlaka hastaneye kolay ulşabileceğim bir yerde kalmam gerktiğini, zaman zaman ani tıkanmalar yaşayabileceğimi, o zaman oksijen desteği almak için hemen hastaneye gitmem gerektiğini bilseydim ilk tıkanmamda Kuşadasında olmazdım!
Malesef arkadaslar ben hekimlerin "hekimlik karizması" saydıkları davranışlarına eleştirmelerimi sürdürmekte devam edeceğim. Bazı arkadaslar bunu beni,m kuruntum olarak değerlendirse de aslında yazmadığım çok fazla örnekler var! Hepsi de yaşanmış ve İzmir gibi bir büyükşehirde gerçekleşmiş olaylar.
Amacım şimdilik "birilerinin kulağına kar suyu kaçırmak"!
Sağlıklı günler diliyorum!
Herkese sevgiler!

Hiç yorum yok: