18 Eylül 2006 Pazartesi

CANSU...

Eylül 18, 2006 - Cansu...
Bu kez size bir yardim cagrisinda bulunmak icin yaziyorum. Amcamin kizi (kuzenim) benimle yasittir. Kendisinin su an 8 yasina basmis kizi dogustan kalbinde uc delik ve "vaskuler malfarmasyon" diye adlandirilan bir hastalikla mucadele ediyor. Dogustran dama genislemesi anlamina gelen bu hastalik nedeniyle cocukta surekli olarak damar yapimi ve yikimi meydana geliyor . Bu nedenle cocukta yikilan damarlar surekli bir ic kanama olusturuyor. Anne bu cocugu sekiz yasina kadar surekli korudu. Herhangi bir dusme ya da carpma sonucu cocukta kanama baslarsa, bu kanamyai durdurmak mumkun olmayacak diye gozunun onunde tutuyor hep. Gecen yil okula basladi Cansu, anne de okulda butun gun basini bekliyor. Cok da basarili bir cocuk Cansu tum dersleri pekiyi.
Aynur (kuzenim) bugune degin calmadik kapi ve gitmedik doktor birakmadi. Ancak cocuktaki kilcal damarlar cok ince oldugu icin mudahele de cok zor oluyor ve cozum bulunamiyordu. Bu sure zarfinda cocugun sadece elde baslayan rahatsizligi tum koluna , gogsune ve sirtina yayildi. Damarlarla kaplandi sirti ve gogsu. Ekte fotografi da yer aliyor zaten.
Iyi haber: Istanbul Gata dan bir plastik cerrah lazer yolu ile bu damarlari yakarak kurutabilecegini soyledi. Yani cocuk nihayet tedavisini buldu. Doktor amerikadan yeni gelmis ve bu tanida oldukca basarrili girisimleri varmis. Bir ya da iki sene devam edecek seanslarla cocugun fazla damarlarini lazer yolu ile yakarak kolunu kullanamasa bile eski gorunumune dondurebilecegini aciklamis. Aileye de yardimcim olup seanslari 250 YTL ye indirmis.(Sadece anestezi parasi aliyormus)
Fakat kuzenim kizinin tedavisini bulmasina cok da sevinenemis. Neden derseniz kendileri SSK li ve SSK bu seans ucretlerini karsilamiyor. Yani ozele giriyor tum masraflar ve her seans icin Istanbula gitmek durumundalar. Simdilik ayda bir seans uygulanacakmis. Ilk seansa gitmisler, iyi de gecmis. Bu arada baba asgari ucretle calisiyor ve anne cocugu bakima muhtac diye calisamiyor.
Ilk seans icin Istanbula gitme ve doktora ozel muayene parasi toplam 500 YTL harcanmis. Baba tum maasini akratmis yetmeyince amcamlar falan destek olup yollamislar cocuk sifa bulsun diye. Bu arada kuzenim de izmir valiligine basvurmus ordan sonuc alamamis ve ustelikde yerel gazeteler fotograflamis kizini ve kendini Cansu yardim bekliyor diye.
Hafta sonu gittigimde icim acidi resmen. Ailenin evi de kira ve cocugun tedavi masraflarini karsilamalari mumkun degil. Acikcasi maddi destege cok ihtiyaclari var. Ayrica hastaligin yayilarak kalbe ve akcigere ulasmasina az kaldi . Fazla damarlar kalbe ulastiginda cocugun nefes almasini engelleyebilirmis.
Aile cok caresiz. Internet sitesi acin demis bir gazeteci. Simdi onunla ugrasacaklar. Ben dun gittigimde cocugun resimlerini cektim. Malum ramazan ayina giriyoruz. Dusundum belki bir kac kisi fitre , zekatini bile verebilir diye. Konuyla ilgilenenler olabilir dedim ve yazmaya karar verdim.
Ben kendi adima Cansu icin maddi destek saglamak adina ne gerekiyorsa yapacagim. Ilgilenenler ozelime donebilirler...
Herkese sevgiler....

6 Eylül 2006 Çarşamba

ORDAN BURDAN

Son günlerde bakıyorum da yavaş yavaş çekirdek aile olmaya başladık , daha doğrusu çekirdek aileye özgü yaşam biçimize geçtik.- Artık çoklu yaşamıyoruz. Bu benim en çok istediğim şeydi ve olabildiğince tadını çıkarmak istiyorum. Efendim şöyle yapıyoruz : Okuldan çıkınca anne - baba ve çocuk alışverişe gidiyoruz, eve dönüşte ben aldıklarımı yerleştirip, yemek hazırlığına geçerken baba ile oğlu birlikte oynamakta ve boğuşmaktadır. Çocuğun tuvaleti geldiğinde muhakkak anne ile gitmek istediği için anne elini yıkar banyoya gider, sonra baba ile oğul yastık savaşına geçmişlerdir, anne derhal sofrayı kurar, yemek yenilir, birlikte kitap okunur yani herkes kitabını alır eline çocuk da okuyormuş gibi yapar, meyveler yenir, uyku saati çocuğa masal anlatılır ve uyunur. Ertesi sabah arkadaşlarla birlikte (çünkü arabamız satıldı) işe gidilir. Anne ve baba çocuğu kreşe bırakır. Yol boyunca çocuğu baba taşır :) ,sonra işbaşı. İş çıkışı dooğru kreşe gidilir çocuk alınır ama eve getirilemez çünkü arkadaşlarına gitmek istemektedir. Hep birlikte minik arkadaşın evine gidilir, sonu gelmeyen sohbetler edilip, keyifli saatler geçirilir. Size klasik gelebilir ama ben bu klasik hayatı öylesine özledim ki çünkü evliliğimden bu yana hiç yalnız kalmadık eşimle yıllar böyle sürdü, bu anlattıklarımın içinde anneanne ve babaannenin olmayış ıbenim için büyük nimet :)

Neyse son günlerde gündemimizde iki konu var: İlki artık taş devrindeki Fred' in arabasına benzemesine az kala satıldı.Şimdi kendimize kredi ile bir araba alacağız. Bu bizim adamakıllı ilk arabamız olacak.Daha önceki iki arabamız sadece ayağımızı yerden kesmek için alınmıştı.Kısmetse ikinci el ama klimalı ve hidrolik direksiyonlu bir araba istiyoruz. Zira arabasız işe gidip gelmek bir de çocuk olunca çok zor oluyor.

İkinci konu ise artık koop. aidatlarımızın son bulacağına inanarak (en azından yeni yıla kalmaz biter diyoruz) evde taşındığımızdan beri bekleyen düzenlemlere el atmayı düşünüyoruz, asma tavanlar yapılacak, banyoya ve tuvalete dolap, yatak odasına sabit gardrop vs vs.. Ama beni en çok heyecanlandıran ve de düşündüren şey oturma odamın dekorasyonu olacak. Aslında sadece halı ve perde almayı düşünüyordum. Ama bugüne değin hoşuma giden her biri ayrı renklerdeki kanepelerimi tek renge dönüştürmek istiyorum, böylece eşimin bekarlığından kalma çekyat da kaplanmış olacak, sonra bunlara uygun halı ve perde almak istiyorum. ama kaplatırken ne renk seçeceğimi bilemiyorum. Yani hangi renk uygun olur, kir götürür, modern durur? Seçilen rengin bir iki ton açığı ile kombine mi yapmalıdır bilemiyorum... Vakit var nasılsa diye acele etmiyorum ama artık oturma odamı her görüşümde hayal edip yeni şeklini tasarlamaya çalışıyorum . Düşündüm de bloga odamın bir resmini eklesem bana fikir verir misiniz ?

Dun aksam tam yemek saatine yakin iki danoneyi mideye indirip istahini kapattigi icin masada surekli mizildanan balböceğime yemek yemezse buyuyemeyecegini soyledim ve aramizda soyle bir konusma gecti:
-Anneee sen neden yemek yiyosun?
- Efendim?
_ Anneeee sen neden yemek yiyosun ki sen zaten buyuksun.
_ Ben biraz daha buyumek icin yiyorum.
_ Anneeeee sen canavar kadar olmak icin mi yemek yiyosun. Anneeee sen yemek yemeee canavar kadar olmaaaa. sen sadece anne olll :)
aklima geldikce gulumsuyorum...

4 Eylül 2006 Pazartesi

OĞLUM BÜYÜYOOOOOR :)

Başlığa bakıp da eee ne var bunda tabiki büyüyecekti ya ne yapacaktı demeniz mümkündür ama onun bebekliğe elveda deyip her geçen gün karşımda çocuk olarak görünmesi ayrı bir heyecan veriyor bana.

Geçen hafta evimizde ilk kez oğlumun misafirini ağırladık. Kreşten arkadaşı olan Ege Semih' le okul çıkışı ayrılmadılar, bize gelmesini istedi balböceğim. Biz de eşimle ailesine çok sevineceğimizi söyledik ve biraz ısrar ettik, sonunda geldiler. İş çıkışı hep birlikte gittiğimiz için evde hazır yemek yoktu ama Fatoşla birlikte mutfağa girip hemen bir şeyler hazırladık. Evime ilk kez geldikleri için kızı mutfağa sokmaktan biraz huzursuzluk duydum ama " onun yardımına izin verdiğim için mutluluk duyduğunu" söylediğinde içim rahatladı.

Gece boyunca çocuklar çok mutluydular, arada sorun çıksa da kendi kendilerine çözdüler. Uzun uzun oynadılar. Birlikte balböceğinin kitaplarına baktılar. oğlum bebeklik resimlerini bile gösterdi arkadaşına. Bu aralar yani halasının bebeğinden sonra o da sık sık kendi bebekliğine ait görüntülere takılıyor ve sık sık ben bebekken nasıldım? diye soruyor.

Ertesi gün daha kreşteyken planlar yapmış iki kafadar:) Bu kez de biz Ege Semih' lere misafir olduk.Bu kez gece ikiye kadar sohbet ettik. saat onbir gibi Ege Semih ve balböceği birbirlerine sarılmış halde uyudular. Çok sevimli görünüyorlardı.Her iki aile de çocuklarımızın arkadaş seçiminden memnuniyetimizi dile getirdik.

Oğlum büyüyor, artık onun arkadaşlarıyla da bir çevremiz oluyor. Eve misafir davet ediyor, ya da misafirliğegidiyor ne hoş!!!!