22 Haziran 2010 Salı

TATİL Mİİ? BİR ANNENİN SERZENİŞLERİİ...



Oğlum karnesini aldı. Tatili de başladı. Çalışan anne olunca oğluşla ayrılık günleri, göçebe yaşam da start aldı. Bugüne değin anne babanın izni kaç günse o da bizimle o günlerin dışında tatil yapmazdı. Okul hep açıktı çünkü. İlk kez üç ay tatil yapacak. Şimdiden keşke her gün okul olsa demeye başladım bile, ne kötüyüm. Oysa bilmez miyim sabırsızlıkla beklenen yaz tatiline kavuşmanın mutluluğunu... Ama okul demek, düzen demek, eğitimle en çok öğretmenin meşgul olması demek, evimizde bulunabilmek demek.

Şimdi yaz tatili boyunca henüz birinci sınıfı bitiren mini mini küçük adama ne yapmalı??? Düzenli kitap okutmalı, hatta tatil boyunca öğrendiklerini pekiştimesi için bir kitap edinip her gün bir kaç saatlik bir program yapmalı. Gelin görün ki, oğlanda okuma adına hiiiç heves yok, istediğin kadar güdüle, güdülenmiyor. Aklı fikri bisiklet sürsün, bilgisayar oynasın, oynasın, oynasın... Hele ki şu ansiklopedi kalınlığında bir tüm dersler / tatil kitabını önüne koyup da tatil boyunca bu bitecek desem, gözü korkar, ödü patlar, yelkenleri şimdiden suya iner, suya gömülür, çıkmaz.

Karne günü öğretmenimiz bazı tavsiyelerde bulundu, hemde bir öğretmen değil anne olarak, çocuğa tatilde de olsa düzenli ders tekrarı yaptırtmalı dedi. İleride akademik başarısı olan, örneğin SBS de iyi puanlar alabilen bir öğrencimiz olmasını istiyorsak, elimizi bugünden çocuklarımızın omzuna koymalıymışız. Kolay olmuyormuş, kolay gelmiyormuş o başarılar. Doğru söylersin, hemde çok doğru söylersin öğretmenim, bilmez, anlamaz mıyım seni? Lakin elim hep omzumdadır. Ama yetmemektedir, neredeyse tekmelemek lazımdır. Yine olmamaktadır. Hele ki çocuğun ulaştığı her hedefin bitiminde yepyeni bir hedef gösteren eğitim sitemizim varken, hele ki tamaaamm bunu yaptın, başardın ama şunu da yapmalısın diyen ebeveynler başucuna tünemişken kolay mıdır yedi yaşında bir çocuk olmak?

Krne aldığımız gün gururlandım, hani çocuklarının düğün töreninde, çok şükür bu mürüvetide gördük diyen ebeveynler gibi hissettim kendimi. Mürvet gördüm. Bu birinci sınıf bitebilen bir şeymiş dedim. Ne çok gerildik, bunaldık, içimiz acıdı minik yüreklere, çabucak yorulan minik ellere, o harfler hiç tanınmayacak, okuma hiç öğrenilmeyecek sandık. Sonra birden okuyuverdi. Yetmedi dil bilgisi kurallarını da öğrendi.Eşsesli kelimelere kadar bildi. Rakamlarla toplama, çıkarma işleminden problem kurmalara geçiverdi. Birinci sınıf öğrencisinin evrimi neredeyse yeni doğan bir bebeğin birinci yaş gününe kadar yaşadıklarıyla eşdeğer bir evrimmiş. O kadar hızlı, o kadar yoğun...

İnşallah bundan sonrası daha kolay olacak.
Tatille birlikte kitapçılarda alıyorum soluğu. D&r, tüm online çalışan kitap siteleri taranıyor, yazarlar, kitaplar gözden geçiriliyor. Çok sıkmadan, yormadan okutulmaya çalışılacak, hemde çocuk başka evlerdeyken, gözümün önünde değilken...
Bir kitap veriliyor, oğlan eline alıp şöyle bir bakıyor, sorunluluklarını kendisi bilsin diye sık sık yinelemiyoru, haydi oku şu kitabı demiyorum. Küçüğün öncelikleri hep başka şeylerde. Tam kitap okumak istiyor ama gün bitiyor. Kafayı kırma zamanı mıdır bu üç ay tatil????