21 Şubat 2007 Çarşamba

Çizme arıyorum, satın alamıyorum! ne iştir anlamadım ???

Şubat 21, 2007 - Çizmemi acilen yenilemem gerekiyor, aslında bunu geçen yıl yapacaktım olmadı bu kış indirimlerin başlamasını bekledim. Öyle ki artık çizmesizlikten etek, elbise, kumaş ve kapri pantolon giyemez oldum. Giyim tarzımı yeni çizmelerimin varlığına endeksledim yani.

Fakat bir şanssızlıktır ki aldı başını gidiyor . Son bir haftadır düzenli olarak iş çıkışı ayakkabı mağazalarını dolaşıyorum. Her seferinde ayrı semtlere gidiyorum. Gördüğüm her mağazadaki çizmeleri inceliyorum. Fakat satın alabileceğim bir çizme bulamıyorum. Çizme arayışlarımı düzenli olarak devam ettiriyorum, fakat sonuca ne zaman ulaşacağımı bilmiyorum. Hatta bu yıl aynen benim gibi kendine en az iki yıldır çizme arayan iki büro arkadaşımla birlikte tam iki gün çizmecileri gezdik: Hiçbirimiz gönlümüzü kaptıracağımız çizme ile karşılaşmadık L, gördüklerimiz ya acayip yüksek topuklu, ya spor ayakkabı gibi dümdüz ama çok rahattı, ya renk ya da numara tükenmişti.

Kociş acele etme seneye sezon başı alırsın diyor, hem küresel ısınma nedeniyle belki önümüzdeki yıllarda çizmeye gereksinim bile duymazsın diyor, ama ben bu işe artık son vermek istiyorum, zira yedi yıldır ayağıma yeni bir çift çizme değmedi. (tamam ben bu yılın tasarruf ve ekonomi kraliçesi tacı benim J)

Nasıl bir model aradığıma gelince: Ofis tipi J))) Ayy bu tanıma çok şaşıran bir tezgahtar vardı da o geldi aklıma hem de Pierre Cardin’ de J Neyse

Evet ofis tipi, siyah, uzun ve dar konçlu, dize kadar yüksek ama bacağı iyi saracak, yuvarlak burun, ne çok alçak ne de yüksek topuklu olmayan (ara topuk yani) günlük kullanımda rahat edebileceğim ama şık ve zarif bir çizme (fiyat: 100-150 YTL arası). Çok şey mi istiyorum.

İzmirli blogcular, sevgili arkadaşlarım insaniyet namına böyle bir çizmeyi nerede bulabileceğimi gören ya da bilen varsa yardım etsin. Lütfennn !!! Zira gardrobumda bekleyen eteğim ve siyah kaprim çok sıkıldı :)

7 Şubat 2007 Çarşamba

AHHH İZMİR AHHH

Nereden başlasam hafta sonu yağan karın içime düşürdüğü bembeyaz seviçlerden mi, dün kordondaki gün batımı keyfimden mi, balböceğinin dolgularından mı bilemiyorum.Ama sonuç şu ki keyfim yerinde, gencim, sağlıklıyım ve kenidimi iyi hissediyorum. Allah bozmasın!

Ben de madde madde yazmayı deneyeyim:

1. Hafta sonu evde kocişin amcası ve yengesi vardı, şehirdışından gelip bizde yatılı kaldılar. Cumartesi günü akşam yemeğinde misafirlerim vardı çok kalabalıktık ama çok da keyifli geçti, O gece balböceği amcamızla (ikinci dedesi) uyudu. Çok mutlu oldu. Cumartesi gecesi el işi yapmak isteyen balböceğine elişi kağıtları ve kartonlar almıştım, kocişin yeğeni de anaokulu öğretmenliğinde okuyor birlikte mobil oyuncaklar yaptılar. Şimdi etrafta doğmuş ve doğacak ne kadar bebek varsa oğlum onlara hediye etmek için mobil bebekler yapıyor.:)) Pazar sabahı ise kara uyandık. Balböceği ilk kez kar gördü, pencereden dışarıya baktık, kar tanelerini keyifle izledik. Tüm aile, misafirlerimiz çocuklar gibi şendik. Kar tutmadı malesef, ama biz sanki dışarıda kartopu oynuyormuşçasına hayaller kurup, eğlendik. Balböceğinin en büyük isteği buzdolabından çıkardığı havucu kardan adamın burnu yapmaktı, nasip olmadı bir dahaki kar yağışına artık bakalım...

2. Örgüye yeniden başladım. Bu kez elim düzgün çıkıyor, ebruli, simli iple düz örgü örüyorum ama herkes güzel oluyor dedi. Bakalım kendime bir süeter öreceğim. Eğer bunu becerirsem örgüye devam edeceğim, sonuç hüsran olursa süeter derhal banyo bezi olacak ve örmeye son vereceğim. Laf aramızda da dün yüncüde çok hoşuma giden üç yumağı aldım :))) Napim dayanamadım güzelliklerine. Örgü hastalığının varlığına inanıyorum artık.

3. Yaklasik bir iki ay once balböceğinin dişlerinde curukler olusmaya basladi. İhmal ettim, nihayet gecen hafta diş hekimligi fakultesine gittik birlikte,akilli akilli muayene oldu. Tam 6 dişine dolgu yapilmasi gerekiyor. Bu arada çocuklar oturmaya basladiklari andan itibaren dis hekimine goturulebilirmis. Bu yaslarda tedavi edilmeyen dişler kayba dogru gidermis. Cocuklara gece sutu veriliyorsa agiz mutlaka calkalatilmali ve cocuk disini fircaladiginda onun isini bitirmesinin ardindan cocugun disleri ebeveyn tarafindan guzelce fircalanmaliymis.

Randevuyu aldım ama; bakalım nasıl geçecek, balböceği rahat duracak mı diye icim icimi yedi. Dün saat ikide discideydik.Balböceği masallah son derece akilli durdu, guzelce yaptirdik dislerimizi artik 4 disimiz dolgulu, minik minik dolgular oldugu icin isimiz canucak bitti.
Disci ablamiz ilk once balböceğine tum aletleri tanitti, dolgu yaptigi aeratörü ilk once parmaginda tirnaginin uzerine tutarak gosterdi, buradan hava cikiyor, bu mikroplari kovalamak icin su atiyor diye anlatti. Balböceği bir ara agri duyduğunu soyledi ama cok cabuk bitti temizleme isi ve dayandi oglusum.
İsimiz bittiginde de bize dis seklinde bir cikartmayi gogsune yapistirdilar, yani madalya verdiler. Disarida muay. icin bekleyen korkak cocuklara da gidip madalyamizi gosterdik ve dolgularimizi gosterdik.
Balböceği cok mutlu döndü, bir daha gittigimizde dis fircamizi da goturecegiz.
Dislerinin saglikli oldugunu soyledileer, sadece minik dolgular yapilacak dediler. Bu arada size kac yasindan itibaren geliyor cocuklar diye sordum. 0-13
yas arasi her yastan cocuk geliyormus, hatta bizden sonraki hastasi 1,5 yasindaymis. Cocuklarin dis hekimiyle erken tanismasinin ve bir dis hekimi edinmesinin gerekli oldugunu soylediler. İste boyle ilk dis randevumuz gerceklesmis oldu, ben de rahatladim ama gidene kkadar ne stres yasadim bilseniz. oglum benden dayanikli cikti :) Madalya bile kazandi :))))
4. Dün iş çıkışı dişçide güzel güzel durduğu için eşimle biz çok şendik ve oğlumuzla bir kez daha gurur duyduk, ona bir oyuncak araba aldık ve çıkışta ne yapmak ister diye sorduk: Vapura binmek istedi. Kociş arabaya park yeri aradı sonra balböceğiyle cep telefonu bakmak için birkaç dükkana uğradılar bende yüncüye kaçamak yaptım. Konak vapur iskelesinde buluşacaktık. Ben erken gitmişim. Gün batımı, nefis deniz manzarası, fonda ege türküleri (iskelenin üst katında türkü barın müziğinden otlanıyorum :)iskele girişinde bir video oynatılıyordu ve başlık: Delikanlı izmir :) Eski izmir görüntüleri var. O resimler aldı götürdü beni taaa çocukluğuma, gençliğime...
Mavi körfeze baktım, mis gibi havayı içime çektim, mavi ışıkların yeni köprüye ne çok yakıştığını düşünürken, fonda türküler devam ediyordu manzara zaten enfes... Ahhh İzmir ahhh dedim, genç bir kızken bir gün iskelede böyle mutlu denizi seyredeceğim, oğlumu ve kocamı bekleyeceğim şu anı düşleyebiliyor muydum dedim. ne güzeldi iskeleye koşuşturan insan kalabalığı arasında kocamı ve çocuğumu seçmeye çalışmak.... oğlumu düşledim, minik ellerini şimdi dedim lacivert kırmızı montuyla karşıdan belirecek, yine ciddi tavırlarla babasıyla konuşarak yürüyordur, ben de kollarımı iki yana açarak koşarım dedim. Koşup ona sımsıkı sarılacaktım. Öyle yapmadım eşim ve kocamı karşıdan görünce bir direğin arkasına gizlenip bööö yaptım. Sonra kucağıma aldım miniğimi. Birlikte vapur sefası yaptık. Çok hoştuu...