14 Ağustos 2008 Perşembe

İÇ SES


Kendime kızıyorum. Çünkü sürekli konuşan bir iç sesim var. Kendime kızgınlığım da bu sesi sürekli konuşturuyor olmamdan kaynaklanıyor. Beynim bir düşünceden diğerine öyle hızlı akıyor ki, düşünceler arasında koşturmaktan yoruluyorum. Kendimi bildim bileli hiç bir şey düşünmeden geçirdiğim bir an bile yok. Bazen uyku öncesi eşime seslenir; merakla sorarım "Ne düşünüyorsun" diye "hiçbir şey" diye cevap verir. Üstelesem de hiç bir şey düşünmeden sadece uyumaya çalıştığını söyler. Gerçekten hiç bir şey düşünmüyor olamayacağını kabullenmek benim için çok zor. Düşünmemek de bir şeyi düşünmektir bana göre. Tekrar sorarım, kafasında gerçekten hiç bir şeyi düşünmediği anları olup olmadığını. Ben hiç böyle bir yokluk bilmediğimden algılamam da zor oluyor.
Oysa benim beynim kaynayan bir kazan gibidir. Birbiriyle bağlantılı, bağlantısız düşünceler birbirini kovalar durur. İç sesimin her zaman söyleyeceği bir şeyleri vardır. Dışarıdan bakıldığında genellikle sakin bir insan gibi görünsem de içim kaynar durur.
Bazen düşüncelerimi belli bir konuda yoğunlaştırabilirim. Ama yoğunlaştığım nokta beni çok geren bir konu ya da gerçekleşmesini bir an önce istediğim bir duruma yönelikse işte o zaman bu yoğunlaşma tehlike arz eder.

13 Ağustos 2008 Çarşamba

GÖLGELER DEĞİŞİNCE



Hayat öyle bir noktaya alır ki doğup büyüdüğün yerden çıkar haritada ismini bile bilmediğin bir yerde yeni bir yaşamın kucağına atılırsın. Sevdiklerin, ailen, her sokağını karış karış bildiğin yeri, o güne kadar yaşanmış tüm anılarla bırakıp gitmek gerekir.
Gözün arkada kala kala....
Gidersin.
Sonra özlem başlar. Başa çıkılması zor bir özlem. Her şeyi özlersin, oradayken sana rahatsızlık veren şeyler bile özlenir.
Bir gün kavuşursun. Kısa süreli bir kavuşma yaşanır. Her şey aynıdır. Hatta her ey eskisinden de daha güzeldir. Buralar bırakılır da gidilir mi... Gitmek istemiyorum diye seslenir durur içindeki ses. Kucaklaşmaların süresi uzar, her an fotoğraflanmak istenir.
Yeniden gitme vakti geldiğinde gözyaşlarını kimse tutamaz ve gidiş yolu... Yeni hayatta yine özlem karşılar seni, özlem ve yeni yere yabancılık hiiiiç barışamazlar.
Bu seneryo bir kaç kez daha tekrarlanır.
Giden, özlemle döner her seferinde. Ame bir süre sonra tekrar geldiğinde her şey eskisinden daha güzel değildir. Buraya bakarken orayı ister istemez göz önüne getirir. Her kare başka bir kareyi çağrıştırır.
Değişim....
Değişimle yüz yüze gelinir bu kez. Ne kişiler aynı kalmıştır, ne sokaklar. Ne çocuklar çocuk kalır, ne büyükler büyük. Gölgeleri bile değişmiştir her şeyin. Ama en kötüsü , artık diğer yerdeki yaşamı da özlemeye başlarsın ya... İnsanın içini en çok o acıtır.