14 Ağustos 2008 Perşembe

İÇ SES


Kendime kızıyorum. Çünkü sürekli konuşan bir iç sesim var. Kendime kızgınlığım da bu sesi sürekli konuşturuyor olmamdan kaynaklanıyor. Beynim bir düşünceden diğerine öyle hızlı akıyor ki, düşünceler arasında koşturmaktan yoruluyorum. Kendimi bildim bileli hiç bir şey düşünmeden geçirdiğim bir an bile yok. Bazen uyku öncesi eşime seslenir; merakla sorarım "Ne düşünüyorsun" diye "hiçbir şey" diye cevap verir. Üstelesem de hiç bir şey düşünmeden sadece uyumaya çalıştığını söyler. Gerçekten hiç bir şey düşünmüyor olamayacağını kabullenmek benim için çok zor. Düşünmemek de bir şeyi düşünmektir bana göre. Tekrar sorarım, kafasında gerçekten hiç bir şeyi düşünmediği anları olup olmadığını. Ben hiç böyle bir yokluk bilmediğimden algılamam da zor oluyor.
Oysa benim beynim kaynayan bir kazan gibidir. Birbiriyle bağlantılı, bağlantısız düşünceler birbirini kovalar durur. İç sesimin her zaman söyleyeceği bir şeyleri vardır. Dışarıdan bakıldığında genellikle sakin bir insan gibi görünsem de içim kaynar durur.
Bazen düşüncelerimi belli bir konuda yoğunlaştırabilirim. Ama yoğunlaştığım nokta beni çok geren bir konu ya da gerçekleşmesini bir an önce istediğim bir duruma yönelikse işte o zaman bu yoğunlaşma tehlike arz eder.

11 yorum:

Gizem dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
1sen dedi ki...

Aaaaa çok süper bi yazı, tam da beni anlatıyo...
yalnız olmadığıma sevindim...
:))

Haccecan dedi ki...

iç sesiyle sürekli konuşan, konuşmak zorunda kalan birileriyle tanışmak güzel bir duygu..

[ fiкяiмiи iиcє güℓü ] dedi ki...

Arada iç sesini dinlemek de lazım aslında. Ben onu dinlemeyi severim. Benim dile getiremediklerimi bana tekrar anlatıp hatırlattığı için özellikle.

Canım, gölge yazın da hüzünlü ve güzel olmuş. Ellerine sağlık.

Sevgiler...

Vladimir dedi ki...

Benim daldan dala atlayan konudan konuya hızla geçen bir iç sesim var. Not almazsam unutuyorum. En güzel düşünceler özellikle yürüyüş yaparken aklımdan geçiyor o zaman da not alamıyorum. Bazen aklıma gelen bir düşüncenin üzerine fazla dağıtmadan yoğunlaşabilirsem aklımda kalıyor. Nadir ama.
:)

:)den dedi ki...

İç sesimiz bizim gerçek özümüzdür, her geçen gün sesi açılması gereken... Susturmaya çalışırız onu nedense hep. kendimizle karşılaşmaktan korkar dururuz. Aralık bir kapı gibidir o. Çok az kişi kapıyı aralar. Kapının ardındaki kişisel cennetidir halbuki!
İçimizle bağlantımız koptuğunda, zihnin sesi yükselir. Çok gevezedir. Ve malesef bir on-off düğmesi yoktur. Zihin egonun beslendiği önemli bir kaynaktır. Onu susturmayı başardığınız da anı yaşamaya başlarsınız. Çünkü egonun sesi kısılmış, iç sesiniz yükselmiştir. İç ses, Tanrı'nın fısıltısıdır. Kişisel cennetin anahtarıdır.
Meditasyonda da amaç zihni susturmaktır.
Sevgiler...

özii dedi ki...

Merhaba,
Sanırım yalnız değilsiniz , doğamızda var bu..
Boşuna zonklamıyor bu kafalar.. takılan binlerce şey varken...
Sevgiler...

Yolcu dedi ki...

öyledir ya herkesin içsesi vardır ve hiçbir zaman durmaz. Hiç birşey düşünmemeye çalışsan bile hiçbirşey düşünmediğini düşündüğün an birşey düşünmüş olursun(bu ne ya :) neyse takma içsesten iyisi yoktur. muhabbet etmeye çalış onunla zevkli olur:)

dide dedi ki...

ilk cümlede vurdun beni :)
yazmaya başlama sebeplerimiz aynı. ama ben hala içseslerim den muzdarip bir insanım. çözemedim. teke indiremedim. anlayamadım. böyle yaşayıp gidiyoruz.

Berrin dedi ki...

beynın fızıksel anlamda dusunmedıgı bır sn bıle olamazmıs zaten..uykuda bıle :)

Haccecan dedi ki...

yeni yazılarınızı bekliyoruz, bir ay oldu yazmayalı....