4 Aralık 2007 Salı

KULAKLARIM

Merhaba sevgili günlük, zihnim öyle bulanık, duygularım öylesine yoğun ki… Beni bu hale getiren şey ne diye meraklanıyorsan söyleyeyim: Kulaklarım! Ben bir “otoimmün iç kulak” hastasıyım!
İçimdeki ses sürekli olarak kulakların gidiyor diye tekrarlarken arkadan şöyle bir efekt dinliyorum: Bir sabah uyandığında hiçbir şey duymuyor olabilirsin. Ben bütün bu bilinç altı seslerini göz ardı edip, kortizon ilaçlarımı düzenli kullanarak günlük yaşantıma devam etmeye çalışırken an geliyor bağıra bağıra ağlamak istiyorum, olmuyor onu da yapamıyorum.
2001 yılından itibaren işitmemde düzensizlik saptandı ve takibe alındım. Annem orta okul yıllarımda işitmesini tamamen kaybedip, 11 yıl işitme engelli yaşadıktan sonra “Coclear İmplantasyon” yani biyonik kulak ameliyatı ile yeniden duymaya başladığı için acaba genetik bir yatkınlık mı var diye düşünerek 2001 den buyana yılda en az iki kez ölçüm yaptırarak işitme seviyemi takip ettiriyordum.
Ve anılan tarihteki yapılan ilk ölçümlerde bir miktar işitme kaybı tesbit edildi, ancak duyamadığım sesler zaten düşük frekanslı sesler olduğu için yaşam kalitemi fazla etkilemiyordu. Ancak, son iki yıldır dalgalanmalı ya da pikli duymaya başladım. Şöyle ki bağışıklık sistemimi zayıf düşüren bir şey olduğunda kulaklarım otomatikman tepki veriyor ve o dönemlerde iyi duyamıyordum. Başlarda bu dalgalanmalı dönemi testlerde gözleyemediler. Ve bu işitme değişikliğinin kaynağını belirlemeye çalıştık. Kaynaklar şöyle: stresli dönem, gürültüye maruz kalma, yorgunluk, uykusuzluk, hava basıncı değişiklikleri, mevsimsel değişiklikler … vs. Böyle zamanlarda işitmem değişiyordu ve sorun yaşadığım frekanslar insan seslerini kapsayan aralığa denk düştüğü için konuşulanları algılamam zorlaşıyordu.
Bal böceğimin dünyaya gelişinden yaklaşık iki yıl sonra kulaklarımın durumu hepden gündemimin başlıca konusu oldu. Her doktor ziyaretimde önce annemden bahsedip sonra konuyu kendi şikayetlerime getiriyordum. Artık beraber yaşamayı zorunlu olarak öğreneceğim kulak çınlamalarım vardı. Doktorların en çok tekrarladığı şey, anneniz gibi olacaksınız diye şartlanmayındı.
Geçtiğimiz hafta başında iş akadaşımın söylediklerini anlayamaz oldum, dış hat telefonumuz çalıyordu ama ben telefon melodisini tek bir ses halinde (kornoya benzer bir ses şeklinde) ve arı vızıltısı gibi çok düşük bir sesle duyuyordum. Hemen bir KBB uzmanına gittim, dış kulak yolunun buşon (kir) nedeniyle tıkandığını söylediler, bir hafta gliserin damla kullandım. Damla kullandıkça kulağım iyice tıkandı, çünkü gliserin kirin iyice kabarmasına neden oluyor. Neyse geçtiğimiz Cuma son damlayı da kullanıp doktora tekrar gittim, kulaklarım iyice temizlendi. Kir kalmadı. Ancak duymam değişmedi.
Bu kez panik halde başka bir doktora gittim, bir haftadır yaşadıklarımı anlattım. Otoimmün iç kulak hastası olduğumu açıkladım. Yapılan ölçümlerde kulak kemiklerinin sesi hiç iletmediğini anladım. Aslında kulaklarım duyuyor ama kulağa ses iletimi olmuyordu. 2001 den bu yana yapılan tüm ölçümleri, testleri de yanımda götürdüm. Hepsi incelendi. Sorunun iç kulaktan kaynaklandığı kesinleşti. Bundan sonra hastalığımın bu şekilde ilerleyeceği açıklandı. Yani ses kaybı artacak artacak…
Dr. Biyonik kulak ameliyatından bahsetti, çok iyi sonuç alınan bir ameliyat , size uygulandığında çok iyi sonuç alınır derken gözlerim yarı dolu: “Benim annem biyonik kulak ameliyatlı” dedim. “Türkiye’de bu ameliyatı olan ikinci hasta” dedim. Yani bir tür tarihi tekerrür yaşanıyordu. Annem ve ben ….
Doktora artık konuşmaları algılamakta zorlandığım dönemlerin arttığını, oğlumun çok yüksek sesle konuşmayı tercih ettiğini açıkladım. O halde size cihaz önerelim dedi. Bir hafta süre ile kortizon yüklemesi yapılıyor, bu hafta Cuma günü tekrar ölçüm yapılacak, cihaz önerilecek. İlk aşama cihaz, ikinci aşama biyonik kulak ameliyatı….
Korkuyorum, bir yandan kendimi “ayıp, ayıp” diye azarlıyorum. Onca şifasız dert, nice kötü hastalık varken tedavisi var diye şükretmiyorsun. Kendini bırakıverdin.” Diyorum. Bir yandan annemin işitmesini tamamen yitirdiği ve ameliyat olmak için beklediği dönemlerde evin en büyük çocuğu olarak annemin kulağı olma işini kendime yükleyişimi, sonra annemin “ çocuklarımın sesini duymak istiyorum…” diye haykırdığı zamanları hatırlıyorum. Genetik yatkınlık…. İyi de annemden önceki kuşaklarda böyle bir sorun yok sadece annem, ardından da ben…
İkinci çocuk planlıyorduk, nihayet yeşil ışık yakmıştım ve tamam bir çocuğumuz daha olsun diyebilmiştim. Ama şimdi öğrendim ki, bir gün kulağım tamamen duymaz olucak, sonra masaya yatacağım, beyne oldukça yakın bir kısma el radyosu büyüklünde bir cihaz yerleşecek. Sonra mekanik duymaya başlayacağım. Ya bir gün çocuklarımın seslerini hiç duyamadığımda ….
Korkuyorum günlük…. Yarının gelmesinden korkuyorum. Avaz avaz ağlamak istiyorum. Kendime yakıştıramıyorum. Ağlasam olmuyor, gülsem olmuyor, bu ay eşim bana bir hediye alıcaktı, ama Cuma günü bana işitme cihazı alacağız…

Hiç yorum yok: