20 Kasım 2006 Pazartesi

DEDE-ANNEANNE- TORUN :)

Kasım 20, 2006 - DEDE-ANNEANNE- TORUN :)
Balböceği geçen hafta babasının yokluğunu fırsat bilip de bir hafta okula gitmedi. Kendi deyimiyle anneannesinde “tatil” yaptı. Hatta geçen akşam sohbet konusu başka bir şeyken avaz avaz bağırarak “anneanneeeeeeeee biz seninle şimdi tatil yapıyoruz demiiiii” diyerek hepimizi güldürdü. Annemle babam zaten her günü balböceğiyle geçirseler bıkmıyorlar alın siz büyütün deyip onlara veriversem sevinçten ölürler herhalde.

Annem biz evlendikten sonra bizimle yapamadığı her şeyi geçen hafta bal böceğiyle yapmaya çalıştı. Mesela saat onbir buçuk gibi eve telefon ediyorum. Annem torunumla keyif yapıyoruz diyor. On bire kadar uyuduk, kahvaltımızı yedik şimdi çay keyfi yapıyoruz (annem kahvaltı masasını toplamadan koltuğa geçip çay keyfi yapmaya bayılır da J ) balböceği meyve suyu içiyormuş, anneanne çay .

Bir başka gün biz bal böceğiyle Perşembe pazarına gideceğiz dedi. Gezdircem ben onu dedi. Eve döndüğümde bal böceğinin bana anneeee, bak bunları çok ucuza aldım diyerek bana penyeler gösteceğini hayal ederek güldüm. Evet o gün pazarı dolaşmışlar, birlikte kaynamış mısır yemişler, sonra dönerciye gidip bir güzel İskender yemişler. Bal böceği o gün sabaha kadar deliksiz uyudu. Akşam eve gittiğimde annem gülmekten kıvranıyordu. Bal böceği pazarın kalabalığında ezilmemek için insanları pat küüüt ittirdiğini tekrarladıkça annem gülüyordu. Sonra durakta gördüğü bir bayana Atatürk şiirini okumuş da anneannesi mest olmuş. Kadın ismini sorduğunda “benim ismim çocuk” demiş.

Bir diğer gün bal böceği telefonda anneee misafirlerimiz gelecek biz anneannemle börek yapıyoruz dedi. Annem bir parça hamur ve küçük oklavayı bal böceğine vermiş birlikte börek yapmışlar.

Ertesi gün bal böceği dede ben çubukta et ve kofte yemek istiyorum dediği için dedesi ona mangal yaktı. Sonra dedesi tamir aletlerini çıkarmış, kimbilir annemin ne zaman emekliye ayırdığı bir şeyi tamir etmeye, hayata geçirmeye çalışıyordu ki bal böceği de dedesinin yanından ayrılmıyor. Dedesi matkapı çalıştıracak, bal böceği gururla tekrarlıyor: “Ben büyüdüm, matkap sesinden korkmuyorum.” Dedesi en sonunda matkap kullanmasına izin vermiş ve bir tahta parçasına tam 4 delik açmış bal böceği. Kendisi de dedesi de gurula anlattılar matkabı nasıl kullandığını. Babam sıkı tutu matkap işaretlediğimiz yerden kaçmasın dedim sıkı sıkı tuttu diyor, sonra iyice bastırmasını söyledim tüm gücüyle bastırdı diyor. Bal böceği çok mutluydu.

Ne güzel oğlum tam bir dede- torun, anneanne torun diyoloğu yaşıyor. Onlarla ilgili çok güzel anıları var. Ben de onun adına çok seviniyorum. Benim dedem sağ değil, onunla beş yaşıma kadar birlikte oldum, sonra kaybettik, ama dedemi hep ikimiz oyun oynarken hatırlarım. Büyükler onun ne kadar aksi biri olduğunu söylese de inanmam. Ahhh dedecim seni çok özledim..
Kasım 20, 2006 - EVE DÖNDÜK
Geçen hafta bekardım. Kocacım bir hafta izin aldı. Atça’daki bağ bahçe işlerini halletmesi gerekiyordu (buğdaylar ekilecek , mandalinler toplanacak vs.) Bu nedenle biz oğluşumla kaldık. Parmağımdaki kesik sol elimi kullanmamı engellediği için bu süreyi evimizde baş başa geçiremedik ve göçebe yaşama geçtik yeniden.

Balböceğim öksürüyordu ve yollarda gider gelirken hastalığı artmasın diye ona bir hafta evde tatil yaptırdım. İlk günü, pazartesiyi, Gaziemirde dayımlarda geçirdikten sonra annemlerde kaldık hafta sonuna kadar.

Ben her gün otobüs ve metroyla gidip geldim işe şöyle ki saat yedi buçukta evden çıkıyordum fakat dokuzda ancak işyerimde olabiliyordum. Oysa evimizden arabamızla, otobandan tabii, onbeş dakikada işyerime ulaşabiliyorduk. Fakat anladım ki ben evin önünden arabamıza binip işyerimin önünde inmekle zamandan kazanırken hiç insan görmüyormuşum. O nedenle sabah ve akşam halkın içine karışmış olmak onlarla saatler süren trafik çilesini yaşamak, sağımda solumda koşuşturan insanları sessizce gözlemlemek de ayrı bir keyif verdi bana…

İlk sabah babamla aynı saatte çıktım evden saat dokuzda işyerimde olunca baktım olmayacak (ki mesainin kaçta başladığını sormayın) ertesi gün babamdan on dakika önce ben çıkıyoruuuum diye ev haklına seslenip, apar topar koştum durağa. Ne oldu peki??? Otobüsten önce babam geldi durağa ve on dakika erken çıkmam hiçbir işe yaramadı. Toplam 20 dakika otobüs beklemiş oldum ve işe varış saatim aynıydı.

İzmir- Üçyol metro durağı ise ayrı bir alem. İnsanlar daha bindikleri otobüste iken telaşlanıyorlar. Şoför durakta gereksiz yere durup bekliyorsa azarlayıp uyarıyorlar (hatta bayanlar yapıyor bunu). Sonra metro durağına inen yürüyen merdivene herkes dev adımlarla yaklaşıyor. Aşağıda ise turnikelere doğru sağından solundan seni geçmek isteyen insanlar oluyor mesela önümdeki adam tam karşıya hızlı hızlı y6ürürken bir aracın şerit değiştirişi gibi tek bacağını sağa geniş açıp hızlı hızlı sağ şeritte yürüyor, işte herkes böyle en az kuyruk olan turnikede kartını okutup yine yürüyen merdivenlerle inip metroya binecek.

Bu kez şöyle bir kural gelişmiş yürüyen merdivenin kendi hızına kendini bırakıp gideceksen tutunma yerlerine iyice yaslanıp tam sağda durmalısın ve solundan geçecekler için yer bırakmalısın!!! Öyle ortada falan durup koşanları engellemek suçtur!!! Ve tam sağda dururken yanından yürüyen merdivende yarış atı gibi koşan insanları görüyorsun ya da rüzgar gibi geçtikleri için görür gibi oluyorsun. Ohhh iki yürüyen merdivenle inip metroya bineceğin yere geldin. Burada da bir kaos. Adamlar metro kapılarının açıldığı ve açılabileceği noktaları ezberlemişler tam o noktalarda kuyruklar var. Metro yanaştığında tüm kapılardan akın akın insanlar koltuklara yöneliyor ve ilk binenler çok şanslı oturabiliyorlar. Diğer yolcular ise ayakta tost gibi sıkışıyorlar ve metro belediye otobüsünden farksız bir şekilde ilerleyin, orta taraf sıkışsın türünden konuşmalar ve yerleşmeler sonucu zar zor kapılarını kapatıyor. Oturan yolculardan çoğu uykuya geçmiş bile (ki topu topu taş çatlasın 17 dakikalık yol).

İşte böye belki klasik yolculuklar kimine göre ama ben son yıllarda eşimle birlikte kendi arabamızla işe gidip geldiğimden keyifli bile geldi bu süreç.

Pazar akşamı nihayet eşim geldi, evimize döndük, bu parmakla yemek, ev düzeni derken nasıl altından kalkarım bilmiyorum ama evimi özlemişim. Oğlum babasını çoook özlemiş. Bense bir haftadır her gece en az iki üç kere uyanıp sonra uykuya geç dalıyordum ve uykum bölünüp duruyordu, eşimin gelişiyle normale döndüm ve her zaman olduğu gibi yanımda top patlasa duymayacak şekilde sabaha değin deliksiz uyudum. Yağızı tuvalete götürme, terlediyse üstünü değiştirme işini de kocacım kaldığı yerden devraldı.

Hoş bulduk evim… İyiki döndük..

6 Kasım 2006 Pazartesi

KÜÇÜK BİR KAZA GEÇİRDİM

Bu hafta sonumuz kötü geçti malesef. Evde nerdeyse bir aydir bekleyen balkabagim vardi. Kabak tatlisina da bayilirim. Onun kabuklarini soyarken ki neredeyse iki dilimlik bir kisim kalmisti. Bicak elimden kayiverdi ve bir anda sol el baş parmagimi kestim. Baktigimda neredeyse kemigim gorunuyodu. Hemen bastirdim yaranin uzerini neredeyse hic kanamadi ve steril sargi ile sardi kociş. Bu boyle kaynamaz acile gidelim dese de direndim. bir saat kadar sonra pansuman yapalim diye actik baktim cok guzel yapismis deri. Esim batticon bosaltti yaraya o anda sizladi ve gevsedigini fark ettim yeniden sardik. Ki ben cmts gunu aksam uzeri kestim parmagi, gece pijamalarimi giydim, ayaklarimdan corabimi cikardim ki bu arada parmaga yuklendim sanirim. sargi bezinin uzerinden kanamanin basladigi goruluyodu. Acinca gordukki batticon kan pihtilarini da temizleyince kaynamis gibi gorunen deri gevsemis ve nasil bir kanama parmak ilk anda kesilen duruma donmus artik gak guk diyemedim esim beni tuttugu gibi acile goturdu ve 6 dikis atildi parmaga. Kociş acilde iki kez fenalasti, kan tutar kendisini ve en kotu yani ne biliyor musuuz uyusssun diye yaranin tam uzerine uc dort yerden igne yapiliyor ve nasil cani yaniyor insanin. Acil tiklim tiklimdi ben personelim diye ozendiler, guzelce diktiler ama trafik kazasi sonucu gelen hastalar vardi. İnleyen, kendinden gecen berbatti. Neyse Allah cocuklarimizi korusun cunku katlanmasi gercekten guc.Acilde zaten tirnak kestircek bile olsak ortam fena halde geriyor ve stres oluyosun. iste boyle kucuk bir kaza yasadim. Allah beterinden korusun ozellikle de yavrularimizi......