15 Ekim 2008 Çarşamba

BURNUMUN UCUNDA


Çocuk yazarlarının ve yayın evlerinin sınırsız hayal güçlerine hayranım. Oğlum için aldığım hikaye kitabı uçan tırtıl dizisi, evde de bir yığın uçan balık yayını var. Her nedense uçan kanarya, baykuş, serçe, martı ... gibi isimler seçilmemiş, balığın, tırtılın uçması tercih edilmiş. Aslında marifet onları uçurtabilmekte gizli tabi.
Dün öğle saatlerinde büromun kapısından giren yirmili yaşların henüz başında (belki de altında) olan bir genç kızla, orta yaşlı bir hanım beni oldukça dumura uğrattı. Spor giyinmiş genç bayan elinde reçete kağıdı ile iç odaya masa başıma yöneldiğinde annesi olduğunu tahmin ettiğim orta yaşlı olanı çoktan girişteki bekleme koltuklarımıza kendini bırakmıştı. Eşofmanlı genç bayan reçete kağıdını uzattı. Yine adres sormaya gelen biri diye içimden geçirip uzattığı evrağı okudum. Bizim buralarda gideceği adresi bulamayanlar kapıdaki tabeladan (ismimizden) ne iş yaptığımızı çıkaramadıklarından mı en üst katta en köşede kalan büro olduğumuzdan mıdır nedir, herhalde doğru yere geldik diye düşünerek en alakasız yere gelip bize sığınırlar. Reçete kağıdında kadın doğum doktorunun konsultasyon ricası vardı. Ancak öyle karışık yazılmıştı ki hastanın şu anda nereye gönderilmek istendiğini çıkarmak mümkün görünmüyordu. Genç bayan tane tane konuşarak durumunu açıkladı. 17 haftalık gebeymiş, gebeliğin ilk günlerinden itibaren alkol almış ve ilaç kullanmış, doktoru alkol bağımlılık merkezine göndermiş, ben alkol bağımlısıyım, gebeliğin sonlanması için heyet kararı gerekliymiş, bebek büyük olduğundan .... Genç kadın gayet aklı başında tane tane anlatadursun, sağduyumu korumaya çalışarak yüzüne baktım, henüz ondokuz yaşında ya var ya yok. Polar eşofmanın sardığı kocaman bir karın. Gebe, hem de alkol bağımlısı. Bu yaşa , bu çehreye ne alkolu ne de gebeliği yakıştıramadım. Yanlış yere gelmişlerdi. Bir kaç telefon görüşmesi ile gidecekleri yeri netleştirip gönderdim. Gittiler ama genç kızın silüeti, kocaman karnı, tane tane konuşması, yüzü, gençliği, gözleri, girişte oturan annesi sandığım kadının hayali gözümün önünden ayrılmadı bir türlü. Benzer hayatlara ya televizyon haberlerinde ya da gazete sayfalarında rastladığım olmuştu ama hiç bu kadar burnumun ucunda hissetmemiştim. Evde de bir hayal gibi bu iki bayan gözümün önüne gelip gelip gittiler.
Sabahın köründe işe yetişebilme telaşındayım. Metroya bindiğimde öylesine kalabalıktı ki içerisi, tam kapılar kapanacakken son hızıyla koşarak gelen bir adam metroya bindi. Zaten sıkış tepiştik, adamın gelişiyle başlarımız ister istemez cama doğru uzandı, ayaklar geride baş önde; hatta bir kaçımızın başı cama yapışık yolculuk başladı. Son anda binen adam koştuğu için nefes nefese, başı başıma bitişmiş, nefes sesleri kulağımda, ter kokusu burnumun ucunda. Nefes sesi, kokusu ... Yolculuk bitmek bilmedi.
İçinde anne -çocuk teması olamayan konular bulup yazmak istiyorum, ama tüm anneler gibi lafımı döndürüp dolandırıp yine çocuğa getiriyorum. Haklısınız çocuklarımız dışında konuşacağımız bir şey yok sevgili kedi af buyur :) Oğlum fena halde öksürüyor. Çok şükür göğüste sorunumuz yok, geniz akınıtısı nedeniyle kesik kesik öksürüğe hem kendisi hemde biz bütün gece maruz kalıyoruz. Tamam öksürmek vücudun savunma mekanizmasının tepkisi ve öksürmek gerekir ama öksürük sesi öksürenin dışında çevresindekilere neden bu kadar sinir bozucu ve katlanılmaz geliyor hiç düşündünüz mü?

2 yorum:

sufi dedi ki...

Canım oğluna "andız pekmezi" içirir misin?Aktarlarda bulunuyor büyük marketlerde de var.Sabahları aç karnına bir tatlı kaşığı.Tüberküloza bile iyi geldiğini gördüm.Hiçbir yan etkisi de yok.Kuru inciri küçük küçük kesip süt içinde 20 dakika kaynatıp yedirirsen o da çok iyi geliyor.Geçmiş olsun bebeğine, sevgilerimle.

Hayatta Giderken dedi ki...

Sufi verdiğin reçeteyi deneyeceğim, iyi dileklerin için teşekkürler :)