17 Haziran 2008 Salı

Zor



Kirli sakallarının arasında neredeyse kaybolmuş dudaklarının arasına bir sigara yerleştirdi. Dükkanın önüne attığı taburenin üzerine oturdu. Bir yandan sigarasını tüttürürken, bir yandan düşünüyordu. Sigarasını bir nefeste içti bitirdi. İzmariti kül tablasında ezerken gözleri ellerine takıldı kaldı. Parmaklarının her biri ham kütükler gibi kalınlaşmıştı. Her gün işlenmesi için tezgahının üzerinde yer alan blok tahta parçalarından biri gibiydiler. Bir zamanlar ne kadar yakışıklı bir delikanlı olduğunu anımsadı. Hele birde ispanyol paça bej rengi pantolonunu giydiği günlerde köşe başından döner dönmez mahalle kızlarının gözlerini üzerinde hissederdi. Filinta gibiydi filintaaa. Saçları şekillensin diye sürekli limon kullandığı için arkadaşları "limon" diye takılırlardı ona. Ya bugün, eve bir parça ekmek götürme telaşı adına babadan kalma marangoz atölyesinde saatlerin nasıl aktığını fark etmeden gündüzü geceye bağlıyordu. Biliyordu ki akşamları kendini karşılamak için kapıya koşan karısı kendinden çok üzerindeki talaş tozlarını ve yanık tahta kokusunu karşılıyordu. Zaman geçtikçe daha az çalışıp eve daha yorgun gelmeye başlamıştı. Eskisi gibi eşe dosta gitmek de gelmiyordu içinden talaş tozuna karışmış saçını sakalını temizlemek, temiz giysiler giyinmek için duşa girdiği anda günün tüm ağırlığı üzerine üzerine geliyordu. "Siz gidin, selam söyleyin. Ben odaya geçip yatıcam" sözü artık ev halkının nerdeyse ezberlediği sözlerdendi. Bazı geceler kulağının arkasına yerleştirdiği kalemi unutup o şekilde eve geldiği de olurdu. Yakışıklı Limon Hayri şimdi "marangoz Hayri" ydi sadece.
..
Mutfağı güzelce toparlayıp, ocağın üzerini de temizledikten sonra çaydanlığa uzanıp, iki bardak çay doldurdu. Salona geçti, kocasına çay bardağını uzatırken gözü oğlana takıldı. Ödevlerine göz gezdirmek için oğlanın yakınına oturdu, çayını da oraya taşıdı. Bir süre birlikte matematik çalıştılar, ardından özeti çıkarılacak bir öyüküyü iki kez okudular. Özeti yazdırırken oğlunun yazısındaki imla hatalarını tek tek kntrol ettirip düzelttirdi. Ezberlenecek şiiri olduğunu duyunca sen ezberlemeye çalış, hazır olduğunda bana seslen seni bir dinleyeyim dedi.
Eşi televizyon izliyordu. Kendi de oturup biraz T.V. izlemeyi düşündü. Çayı soğumuştu. Tazelemek için mutfağa geçti. Buzdolabının üzerindeki "elektirk faturası son gün" notunu görünce faturayı alıp eşine vermek için koridora çıktı, banyonun açık kalmış ışığını fark etti. İçerisi boştu. Işığı söndürmeden önce kirli sepetinin yarı açık ağzından etrafa dağılmış çamaşırları toparladı. Çok çamaşır birikmişti. Açık renk olanları ayırdı, makineye yerleştirip çalıştırdı. Işığı söndürüp çıktı.
Oğlanın odasının önünden geçerken halının üzerinde dağılmış oyuncakları alıp oyuncak sepetlerine yerleştirdi. Kamyonları, uçakları, legoları gruplayıp her birini ayrı sepetlere yerleştirdi. Odadan bulduğu iki üç parça kirli çamaşırı kucaklayıp tekrar banyoya gitti.
Koridordan geçerken ayağına terlikler takıldı. Sendeledi. Biri ters olan terliği düzelti, duvarın kenarına itti. Telefonun kablosunu düzeltti, yine öyle bir dolanmıştı ki, halının üzerine doğru döne döne inen ahizeye bakarken arkadaşını araması gerektiğini hatırladı. Numarayı çevirirken aynadaki yansımasına takıldı gözleri... Sabahki makyajı göz kapaklarında siyahımsı bir leke gibi kalmıştı. Ne çirkin görünüyordu. Halen eritemedim şu göbeği dedi, saçlarının da uçları kırılmıştı. Kuaföre gitmek gerekiyordu. Telefon cevap vermeyince tekrar koridordan salona geçecekken, mutfakta tezgahın üzerinde unuttuğu çayını hatırladı. Çok soğumuştu. Tekrar doldurup, salona elinde çay bardağıyla dönerken kocası koltuğun üzerinde çoktan uyumuştu. Oğlan seslenince yanına gitti, şiirini dinledi, vurgulamara dikkat etmesi için iki kez de kendi okudu, sonra tekrar oğlana okuttu. Ev ödevleri tamamdı. Oğlana yatma vaktinin geldiğini hatırlatıp banyoya gönderdi. Çayı sehpanın üzerinde soğuyordu yine. Sehpanın örtüsünü düzellti, Silgi parçalarını peçeteyle kültablasına toplayıp, çoktan rüya alemine gitmiş eşine seslendi. Eşi onu duymuyodu bile başına gitti tekrar selendi, çekiştirdi. ayaklarından asılınca doğruldu kocası, yalpalayarak yatak odasına doğru yöneldi. Aklına oğlu gelince tekrar koridora çıktı. Dişlerin fırçalanıp fırçalanmadığını kontrol edip tekrar banyoya gönderdi. Ardından oğlanı yatırıp ışığını söndürdü. Salona son kez girdiğinde saatin epeyce ilerlemiş olduğunu gördü. Yine soğuk çayını aldı, kül tablasını, boş meyve tabaklarını tepsiye dizdi, sehpanın biblolarını yerşeltirdi. resim çervelerini düzellti. Uykusu gelmişti. Banyoda yüzünü güzelce yıkayıp yatak odasına geçtiğinde kitaba gözü ilişti. Ayyy bu gün de devam edemeyecekti, oysa en heyecanlı yerinde kalmıştı. Kitabı aldı ama gözleri öyle ağırlaşmıştı ki, elektrik faturasını sanah kocasına hatırlatmak üzere kitabın üzerine bırakıp ışığı söndürdü.
.....

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Prezados clientes


Quem quer comprar carne de 1ª qualidade é favor de me contactar...vendemos carne fresca do sudoeste asiático.Carne tenra e fresca ( ainda menores)de primeira mão, sem doenças contaminadas, algumas ainda usa fraldas....vitório é prova de qualidade. também tenho bom vinho, da terra do meu avô, loucor beirão acompanhado com o chouriço português do meu avô...ainda tenho pra vender os meus tomates, ainda virgens e frescas...acompanha de suco bem doce...pois confeço que tenho diabetes, ainda vendo em saldos bananão bem grande de de marca tiu monte, acreditam que nunca viram banana tão grande e ríj, também acompanhada de suco que é especialidade da casa...não esqueçam que também tenho chourição (dos grandes)à venda e tão boa qualidade que até se vibram...fazemos entregas ao domicílio...para terminar apresento-vos o meu chouricao de burro, directamente do meu quintal sempre de melhor qualidade, e garanto-vos que vão ficar mais espertos depois de comer chourição de burro

saudações

Vitório Rosário Cardoso

nt dedi ki...

Ev hanımlığı zor iş vesselam. Evin beyi için de zorluk vardır mutlaka. Akşam uyuyup kalmasından belli. Gündüzden epeyce yorulmuştur marangoz makinaları arasında. Çocuğun ödevleri, derslere karşı sorumluluğu... Tüm zorluklar güzelce kaleme alınmış. Bu arada ilk yorum dikkatimi çekti. Nece bu ispanyolca mı?

HAYAT dedi ki...

aslında hem erkeğin hemde kadının işi kolay değil ama kadın üzerine anne üzerindeki sorumluluk daha fazla helede çocuk olduğu zaman.
hayatta giderken hayat zor aslında

Hayatta Giderken dedi ki...

Sevgili NT, ilk yorumdan bende hiç bir şey anlamadım :(
Hislerim ve ben bence hayat zorluklarıyla güzel :)))

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Gerçekten zor anları işlemişsin. Zor'da ama hayatta kolay olan ne var?
Kolay kelimesi çıkarsa sanırım onda zorlanacaz yazmak için.
Ellerine sağlık
Sevgiler...