20 Haziran 2008 Cuma

GEVEZEYİM, GEVEZESİN, GEVEZE



Sevgili blog arkadaşlarım, değerli okuyucularım sizlerle birazcık dertleşeyim. Bilenler bilir ben konuşmayı, anlatmayı, paylaşmayı çoook hemde çok severim. İşte oğlum dünyaya geldiğinde de, anne şefkatiynen bağrıma yerleştirir, kendisine hayata dair bilimum bilgileri aktarmaya çalışırdım. Mesele küçük böcüğüme oğlum bak bu elektrik düğmesi, bak bastım, yandıııı, şimdi de söndüü, bak burası mutfak, şurası oturma odamız gibi bilgilendirmelere fırsat buldukça devam ederdim. Hatta bu konuşma işine daha anne karnında minicik bir fetüsken başlamış idim. Şimdiki bebeler ordayken bile her şeyi anlıyorlar diyerek klasik müzik eşliğinde sohbet edip, nasreddin hoca fıkralarına kadar uzanan değişik kitaplar okumuştum.
Yavruceğizim dünyaya gözünü açtığı andan itibaren benim anlattıklarımla dünyayı yavaş yavaş keşfetti, tanıdı. Çok da iyi bir dinleyiciydi. İlk dört yılımızda ona alınan kitaplarla odamızda kitapları koyacak yer bulamaz olduk. Ben annesi olarak düşündüm ki, kelime haznesi ne kadar geniş olursa o kadar iyi olur.

Sayın okuyucularım daha ben anlatmadan sonumuzu tahmin ettiğinizi anlıyorum, ancak dedim ya taa baştan dertleşeceğim diye. Ben içimi dökücem, inşallah sizler de sonuna kadar okyucaksınız. Başladınız bir kere :)
İşte ne diyordum, benim minik bal böceği çok iyi bir dinleyiciydi. Meğerse kayıttaymış kayıttaaaa... Şimdi bu henüz beş yaşını iki üç ay geçmiş şu sıpam var ya artık gün boyu konuşur bir halde. Hatta kendisini on tane çocuğun içine koy, avaz avaz bağırmak durumunda kalsa bile on tanesinin de dinlemesi için sürekli konuşuyor.
Başlarda en sevdiğimiz etkinliklerden biri gün içi sohbet vakitlerimizdi. Ben mutfakta yemek hazırlarken, yahut wc.de tuvaletini yaptırırken sohbetlerini pek severdim. Konuş evladım konuş derdim. Konuşan Türkiye'nin konuşan bireylerinden biri ol. Susma sustukça..., koyun gibi güdülenlerden olma ... Özgüvenli ol.
Neyse uzatmayayım da geleyim yine bu güne. Oğlum sağ olsun geniş bir kelime haznesi ile öylesine bir konuşma yetisine sahip oldu ki, her zaman her konuda uzun uzun yorumları oluyor. Her zaman konuşacak anlatacak bir şeyleri var. 6 saatlik araba yolculuğunda aralıksız sohbet edebiliyor. Girdiği her ortamda, küçüklü büyüklü insanların arasında bulunduğunda "size bir şey söyleyeyim mi" ile başlayan sayısız cümleler kuruyor.
Bazen yorumları çok hoşuma gidiyor. Doğrudan tarafsız bir gözle ve tamamen farklı bir pencereden bakış açısı sergileyebiliyor ve hayran bırakıyor bizleri. Ancak sorun nerede durması gerektiğini bilmiyor. Her zaman topluluğa hitap ederk konuşuyor.Örneğin 5 kişilik bir ortamda sadece X' in ilgisini çekebilecek bir konuyu diğer dört kişinin de dinlemesi için sesini yükseltip, kendisini herkesin dinlemesini istiyor. Hep ortaya hitap ediyor, sanırım bunun bir buçuk yaşından beri okula gitmesinin etkisi büyük, sanki her an 25 kişilik sınıfındaymış gibi davranıyor.
Geçenlerde öğretmeni ile konuştuğumuzda aynı şeyden yakınıyordu. Pazartesi sabahı çocukları mindere oturtuyorum, hafta sonu ne?..., daha cümlem bitmeden bal böceğiniz hafta sonunu nasıl geçiridiğini anlatıyor. Polis diyorum örneğin, biz bir kere giderken babam kırmızı ışıkta ...., doktor diyorum diyor, hemen doktorla ilgili bir anı, elime bir oyuncak alıp konuşturmak istiyorum, ve yine oğlunuz bana sesleniyor dedi.
Manzarayı tahmin edebiliyorum. Anlatması, paylaşması gerçekten güzel, öz güvenli oluşu da. Hem bu durumunu korumalı hem de ilk okula başlamadan önce ne zaman konuşup ne zaman susması gerektiği bilincinin yerleşmesini istiyorum. Büyüklerin sözünü sık sık kesip araya kendi cümlelerini ekliyor.
Çevresindeki çocukların çoğunun, üfff amma da çok konuşuyor uyarıları ile biraz gerileyip, yüz ifadesinin değiştiğini gördüğümde üzülüyorum. Ancak hemen daha ilginç bir şey anlatma yoluna gidiyor.
Bizleri dinlediği de oluyor tabi ancak süslü kelimeleriyle uzun uzun anlatımlar yaptığında eğer dikkatinizin dağıldığını hissederse yüzünüzü çevirdiği, defalarca baştan alıp tekrar konuya girdiği ve en kötüsü sesini yükselterek en baştan anlattığı oluyor. Böyle durumlarda sözlü uyarıyoruz. Ancak çevresindeki kişilerin sabrına göre "bir dakika sus, sus da motorun soğusun ... gibi cümleleri çok sık duyar oldu.
Sözümüzü kestiğinde yaptığı davranışın doğru olmadığını benim sözümü bitirmesi gerektiğini hatırlatıp bekletiyorum. Sıkılarak bekliyor tabiiki. Ama bir sonrakinde unutup tekrar söz kesiyor. İkiden fazla kişinin olduğu zamanlarda herkesin onu dinlemesi gerekmediğini anlatıyorum. Son günlerde herkes sabrının sonunda ve gerek okulda gerekse dışarıda sık sık susması söyleniyor ve bazen sert uyarılar alıyor. Hatta babamız bile eve dönüş sırasında sinirlenip araba kullanırken dikkatini dağıttığını iddia ederek bozup atıyor çocuğumu çoğu kere.
Biraz tatil yapabilmesi için iki ay okula göndermeme kararı aldık. Bu süreçte davranış kalıplarını biraz değiştirmek ve sıra ile konuşmayı yerleştirmek istiyorum. Tabii ki kalbini kırmadan, tabiki sürekli geveze olduğunu tekrarlamadan. Bilinçli yaklaşabilmek, öz güvenini kırmak istemiyorum. Birde okuma yazmayı öğrendiği ilk yıldan itibaren paylaşımlarını yazı ile yapmasını isteyeceğim :P)iyi kompozisyonlar yazacağını düşünüyorum.
Bu konuda tecrübeli annelerin görüşve önerilerine çok ihtiyaç duyduğumu da eklemek isterim. sayın okuyucularım nihayet bitti... Gidip çay molası verebilirsiniz ..

7 yorum:

Haccecan dedi ki...

Oğlunuzun susma problemini o kadar güzel anlatmışsınız ki, tebessümle ve gülerek okudum. çok hoş anlatmışsınız, oğlunuzu Allah bağışlasın. Ona beslediğiniz sevgi o kadar büyük ki, her şeyi onunla paylaşmışsınız ve konuşmuşsunuz bu çok güzel bir şey. Bu çok konuşkanlık bir süreç bence, yerli yerinde konuşarak ona örnek olarak zamanla düzelecektir, zati nasihatten zihade canlı örnek olmak çocuk için daha önemli. Birde çözüm olarak yapmayı düşündüğünüz konuları mutlaka yapın, düşüncelerini yazı ile anlatmasıda etkili olacaktır. Bir anne değilim ama sizin gibi annem olsa hayır demezdim :) sevgilerimle. Feryal adlı hikayeyi ben yazıyorum, sizde sıkılıp okumazsanız ve yorumlarsanız sevinirim :) tekrar sevgilerimle

Hayatta Giderken dedi ki...

Hatice hanim merhaba, bloguma hos geldiniz. Yorumunuz icin tesekkurlr. Bende sizin bogunuzu ziyart etmek istedim, ancak davet edilmemis oldugumdan yazılarınıza ulaşamadım.
Sevgiler...

Haccecan dedi ki...

http://haccecan.blogspot.com/

ziyaretlerinizi bekliyorum. herkesin girebileceği bir blog oluşturmuştum halbuki. ziyaret edememenize üzüldüm. :(

Hayatta Giderken dedi ki...

Hatice farkınd değilmişsin blogun sadece davetli okyuculara açık, feryal adlı bloguna girmem mümkün değil, yoksa seni okumayı ben de isterim.

Haccecan dedi ki...

Feryal adlı bloğu okumak isteyen arkadaşlara davetiye gönderiyorum. Ben MERHABA GÜZEL İNSANLAR adlı bloğumu herkese açık diye kast etmiştim. Okumak istiyorsanız sizede davetiye gönderebilirim. Bunun için e-posta adresinizi bana bildirirseniz sizede davetiye gönderebilirim.

Hayatta Giderken dedi ki...

sevgili hatice yaldizy@yahoo.com e-mail adresim. zevkle okurum canım .

Haccecan dedi ki...

zevkle okuturum bende :) merhaba güzel insanlar bloğumda Feryal için yazılan yorumları okudunuz mu? ilk denemem ve ileride kitap olmasını çok istiyorum, çalınır diye korktuğumdan da herkese okutmuyorum. bloğumda farklı olduğunuzu zaten göreceksiniz. sevgilerimle.