31 Temmuz 2007 Salı

NORRKÖPING'TEN SELAMLAR

Temmuz 31, 2007 -
28 Temmuz´dan beri buradayiz. Balböcegimile ilk yutrdisi seyahatimizi ve ilk ucak yolculugumuzu gerceklestirip geldik. Kocacimdan ayrilmamiz kolay olmadi' balböcegi ile defalarca sarilip kucaklastilar. Endiselerimin aksine yolculugumuz cok iyi gecti, en cok Munih havaalindan aktarma yapacagimiz icin korkuyordum, alman polisleri cok yardimseverdi, orada da unuttum sandigim almancam imdada yetisti ve bulbul gibi sakidim resmen. Cep telefonum avea hatti oldugundan ve sag olsun avea sirketi telefonumu yurt disina acma islemlerini gerceklerstiriken orada sebekenin olmadigi konusunda hicbir uyarida bulunmadigindan yolculuk sirasinda hic kimse ile haberlesemedim. En buyuk korkum kizkardesimin dogum sancisinin baslamasi ve herkesin hasteneye kosmasi nedeni ile hic kimsenin hava alanina bizi almaya gelmemesiydi. Neyseki yegenim uslu uslu bekledi teyzesini, hatta simdi artik dogabilirsin dememize ragmen tik yok.

Ucus sirasinda balböcegimle pencereden disariyi izledik, bulutlarin icinden gecmek ve yeryuzune o kadar yuksekten balmak cok ilginc geldi ona. Sikildigi zamanlarda boyama yapti, cantamdaki sekerlemelerden atistirdi, kulaklarimiz tikanmasin diye bol bol sakiz cignedik. Yarim saat uyudu ama inise gectigimiz icin uyandirmak durumunda kaldim, sabaha karsi evden cikmamiza ve uykusunu alamamis olmasina ragmen kolayca uyandi ve cek cekli valizi asilarak bana yardimci oldu hep. Etrafindakilerle israrla turkce konusarak anlasmaya calismasi oldukca komikti, diger insanlarin tipki ingilizce cd' lerdeki gibi konustugunu söylediginde cok guldum. Munih havalimaninda iscev ucagini beklerken birlikte kahve icmeye bile zamanimiz oldu. Isvec' te stockholm havalimanina indikten sonra Norrköpinge araba ile yaklasik iki saatte gidiliyor. sag olsun kizkardesimin kizi bizi karsiladi, yol boyunca her 500 metrede bir mc donalds istasyonlari karsimiza cikinca sasirdim. Sonra bir alisveris merkezine girdik, her sey öyle tanidikti ki, örnegin erzincan kasari, gazi yogurdu, bulgar peyniri, knorr köfte harci ustelik ambalajlari da turkce. Vaaayyy dedim ve ulkemle gurur duydum.

Isvec cok guzel bir ulkeymis. Kizkardesimle bol bol özlem gideriyoruz simdi. Karni burnunda olmasina ragmen bize sehri gezdirmeye calisiyor hep. Burada yesilin her tonunu görmek mumkun, harika bir dogasi var, ömrum boyunca görmedigim manzaralara sahit oluyorum. Burada sokaga ciktigin anda doga ile ic icesin, deniz, orman bir arada. Ulkemiz icin cok uzuluyorum, ucaktan bile collesmeye dogru gidis acikca görunuyordu, kuresel isinmaya karsi cok daha bilincli davranmak ve alinan önlemlere elden geldiginca katkida bulunmak gerekli, durumumuz oldukca vahim.

Burada kentlesme , altyapi her sey oturmus durumda. Insanlari da cok sevecen, her karsilastigim hej! diyerek ismini söyleyip, tokalasiyor. Her apartmanin alt katinda buyuk kazanlarda cöpler ayristiriliyor, cöpleri cinslerine göre ayri ayri kazanlara atiyorsun, yine her binanin alt katlari buyuk otopark, sokaklarda park etmis arabalara cok nadir rastlaniyor o yuzden.

Engelliler ve yaslilar icin her sey dusunulmus. Özellikle yaslilar bizim alisveris sepetlerine benzer arabalara tutunarak surekli yuruyus yapiyorlar ve cok da saglikli gorunuyorlar.

25 Temmuz 2007 Çarşamba

Tavsiye

Temmuz 25, 2007 -
Türkiye Genel seçim için sandığa gitti, 23 Temmuz sabahı yeni bir güne uyanıldı ve bir çoğumuz için yaşamın gerçekleri şaşkınlık, yanılmışlık durumları oluşturdu. İkilemlerin arasında kalmış ve aklı selim bir davranış biçimi yakalamaya çalışırken bulduk kendimizi… AKP böyle bir oy oranı almayı hak etmemişti…

Okuyun derim:

http://www.kuvayimilliye.net/detay.php?id=3030

11 Temmuz 2007 Çarşamba

DEĞİŞİKLİK

Temmuz 11, 2007 -
Geçenlerde yanlışlıkla blog şablonumu yok ediverdim...

Her şeyi yeniden oluşturmam gerekiyordu, deneme yanılma yöntemiyle şablon bilgilerimi iyice tazeledim, güncelledim. Elim değmişken bir çok şeyi yeniledim.

Ne zamandır blog başlığını değiştirmek istiyordum. Kavak yelleri dizisi yayına girdiğinden beri karışıklık oluyordu. Fakat ne zormuş insanın kendine özgü başlık, takma isim bulması, kendini bir kaç kelimeyle tanımlaması.Eski insanlar ne yaratıcıymış, hep bunu düşündüm. Eskiden her ailenin bir lakabı varmış bazen de kişiye özel takma isim kullanılırmış. Anneannem halen kullanır bunları, eskiden tanıdığı birisinden bahsedecekse bana çok ilginç gelen bu lakapları da ekler muhakkak, mesela Cip Osman, fötr hasan, karabacakların bilmemkim, kerteler, hamıraşı... Yani yaratıcılık süper...

Bende kendime rumuz ya da takma isim aradım durdum, terzi kendi söküğünü dikemezmiş hesabı başarısız oldum, sonunda demli çay olması kararını verdim. Demli çay, açık çay kadar sağlıklı değildir. Ama insanı kendine getirir, uykuyu açar. Bazen bir bardak çayın eşlik ettiği keyifli anlar vardır: Örneğin serin bir ağaç gölgesinde, denize karşı bir terasta, ya da kordonda salaş bir cafede içilen bir bardak çayın keyfi başkadır... Demli çay da bu düşünceden doğdu işte.

Elim değmişken isimleri de kaldırdım, sembolize isimler kullanıcam artık, tamamen güvenlik amaçlı, ileride başım ağrımasın diye, resmimi de kaldırarak işe biraz gizem kattım. Değişiklik iyidir derler, görücez bakalım...